terimsel sözlük

Çene cerrahı

Çene Cerrahı, Türkiye 'de Diş hekimliği Fakültesinden Diş Hekimi olarak mezun olduktan sonra, Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Anabilim dalında uzmanlık eğitimi alarak uzman sıfatını kazanan kişilerdir. Çene cerrahları, Ağız boşluğu, dişler, çene kemikleri ve yüzdeki komşu dokularının cerrahi işlemlerini gerçekleştiriler. Bu cerrahi müdahalelerin başlıcaları; tümör ve kist ameliyatları, çene kırıklarıdişçekimi, gömülü ve zorlu diş çekimleri, endodontik cerrahi, ekstraoral-intraoralapse drenajı, ortodontik ameliyatlar, rekonstrüktif çene-yüz cerrahisi (yumuşak-sert doku greftlemeleri, distraksiton osteogenezis), implant cerrahisi, TME hastalıkları tedavisi ve cerrahisi, Ağız hastalıkları teşhis ve tedavileri, Laser cerrahisi.
Çene cerrahları temel işlemleri (Diş çekmi, İmplant cerrahisi gibi..) muayenehane şartlarında yaparlar. İleri cerrahiler içinse "ameliyathane" koşullarında çalışırlar. Diş hekimleri gerekli gördüğü durumlarda hastayı Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi uzmanlarına yönlendirmektedir.

İnsan dişi

İnsan dişi, besinleri yutmaya ve sindirmeye hazırlık aşamasında keserek ve ezerek besinlerin mekanik olarak yıkımında görev yapar. İnsanlarda, her birinin belirli bir işlevinin olduğu dört tip diş vardır: kesici diş, köpek dişi, küçük azı dişi ve azı dişi. Kesici dişler besini keser, köpek dişleri besini koparır ve küçük azı ve azı dişleri besini ezer. Dişlerin kökleri maksilla (üst çene) ya da mandibula (alt çene) içerisine yerleşmiş ve diş eti ile kaplanmıştır. Dişler yoğunluğu ve sertliği farklı çeşitli dokulardan yapılmıştır.
Dişler, memelilerin en özgün (ve kalıcı) özellikleri arasındadır. İnsanlar, tıpkı diğer memeliler gibi, difiyodonttur, yani iki takım diş sürerler. İlk takım ("bebek", "süt", "birincil", ya da "geçici" takım da denir) genellikle altı aylıkken görünmeye başlar, ancak bazı bebekler natal diş diye bilinen bir veya birden fazla diş ile doğar. Altı aylıkken normal diş sürmesi, diş çıkarma olarak da bilinir ve acılı olabilir.

Süt dişleri

Toplamda 20 tane olan süt (birincil) dişleri, on adet maksillada (üst çene) ve on adet mandibulada (alt çene) bulunur. Süt dişleri için diş formülü şöyle gösterilir: 2.1.0.22.1.0.2.
Süt dişi takımında, iki tip kesici diş - orta ve yan kesiciler, iki tip azı dişi - birinci ve ikinci azı dişleri bulunur. Tüm süt dişleri genellikle daha sonradan yerini kalıcı dişlere bırakır.

Kalıcı dişler

Toplamda 32 tane olan kalıcı dişler, 16 adet maksillada ve 16 adet mandibulada bulunur. Diş formülü şöyledir: 2.1.2.32.1.2.3.
Maksiller dişler; maksiller orta kesici dişmaksiller yan kesici dişmaksiller köpek dişimaksiller birinci küçük azı dişimaksiller ikinci küçük azı dişimaksiller birinci azı dişimaksiller ikinci azı dişimaksiller üçüncü azı dişidir. Mandibular dişler; mandibular orta kesici dişmandibular yan kesici dişmandibular köpek dişimandibular birinci küçük azı dişimandibular ikinci küçük azı dişimandibular birinci azı dişimandibular ikinci azı dişimandibular üçüncü azı dişidir. Üçüncü azı dişleri çoğunlukla "yirmi yaş dişi" olarak anılır ve ağza hiç sürmeyebilir ya da hiç oluşmayabilir. Eğer herhangi bir fazladan diş oluşursa, örneğin, dördüncü beşinci azı dişleri gibi ki çok nadirdir, bunlara süpernümere dişler (hiperdonti) adı verilir. Her zamankinden az sayıda diş gelişmesine ise hipodonti adı verilir.

Mine

Mine, vücuttaki en sert ve en yüksek derecede mineralize maddedir. Dişi meydana getiren dört büyük dokudan - dentinsement ve pulpa - biridir. Genellikle görünürdür ve altında yatan dentin ile desteklenir. Minenin %96'sı mineralden ve geri kalanı su ve organik maddelerden meydana gelir. Minenin normal rengi ışığa göre sarı ile grimsi beyaz arasında değişebilir. Dişlerin kenarlarında - buralarda minenin altında dentin bulunmaz - renk bazen mavi tonlarında olabilir. Mine yarı-saydam olduğundan, dentinin rengi ve minenin altında bulunan herhangi restoratif diş malzemesi dişin görünüşünü son derece etkiler. Minenin kalınlığı dişin yüzeyine göre değişebilir ve tüberkül tepelerinde en kalındır, 2.5mm'ye kadar çıkabilir, ve sınırında en incedir, burası klinikte MSS olarak görülür. Minenin yıpranma oranı, atrisyon (aşınma) denir, normal şartlar altında yılda 8 mikrometredir.
Minenin temel minerali kristal yapıda kalsiyum fosfat olan hidroksiapatittir. Minedeki yüksek miktarlardaki mineraller yalnızca gücünü açıklamakla kalmayıp kırılganlığını da açıklar. Daha az mineralize ve daha az kırılgan olan dentin, mineyi tazmin eder ve bir dayanak olarak gereklidir. Dentin ve kemiğin aksine, mine kollojen içermez. Mine gelişiminde önemli proteinlerarasında ameloblastinamelojeninenamelin ve tuftelinler bulunur. Diğer işlevlerinin yanında çerçeve desteği vererek mine gelişimine katkıda bulundukları da düşünülmektedir.

Dentin

Dentin, mine ya da sement ile pulpa odası arasındaki maddedir. Pulpanın odontoblastları tarafından salgılanırlar. Dentinin oluşumu dentinojenez olarak bilinir. Gözenekli, sarı-renkli olan bu maddenin ağırlığının %70'i inorganik maddeler, %20'si organik maddeler ve %10'u sudur. Mineden daha yumuşak olduğundan, daha hızlı çürür ve uygun şekilde tedavi edilmezse birçok çürüğün sorumlusu olur ama dentin her şeye rağmen koruyucu katman olarak görevini yapar ve dişin tacına destek olur.
Dentin kollojen proteinlerden oluşan organik matriksten meydana gelen mineralize bağ dokudur. Dentin, pulpa çürüğünü dentin içerisinden dış semente veya mine sınırına yayan, dentin tübülleri denilen, mikroskopik kanallara sahiptir. Bu tübüllerin çapı, pulpa civarında 2.5 μm, orta kısımda 1.2 μm, ve mine-dentin sınırında 900 nm şeklinde değişebilir. Tübüllerin incecik yan-dalları olsa da, birbirleri ile kesişmezler. Uzunlukları dişin yarıçapına bağlıdır. Dentin tübüllerinin üç boyutlu konfigürasyonları genetik olarak belirlenir.

Sement

Sement, dişin kökünü kaplayan özelleşmiş kemik benzeri bir maddedir. Yaklaşık olarak %45 inorganik maddelerden (çoğu hidroksiapatit), %33 organik maddelerden (çoğu kollojen) ve %22 sudan oluşur. Sement, kökün içerisinde sementoblastlar tarafından salgılanır ve kök ucunda en kalındır. Rengi sarımsıdır ve dentin ve mineden daha yumuşaktır. Sementin başlıca görevi sabitlik için dişe tutunan periodontal ligamentlere bir araç olarak hizmet etmektir. Mine-sement sınırında, sement hücresel bileşenlerin olmaması sebebiyle hücresizdir (aselüler) ve bu hücresiz tip kökün ⅔'ünü kaplar.[15] Sementin daha geçirgen bir şekli olan hücreli (selüler) sement ise kök ucunun ⅓'ünü kaplar.

Pulpa

Pulpa, içi yumuşak bağ doku ile dolu dişin merkezi bölmesidir. Bu doku kök ucundaki delikten dişe giren kan damalarını ve sinirleri barındırır. Dentin ve pulpa arasındaki sınır boyunca dentin oluşumunu başlatan odontoblastlar bulunur. Pulpadaki diğer hücreler; fibroblastlar, preodontoblastlar, makrofajlar ve T lenfositleridir. Pulpaya çoğunlukla dişin "siniri" denir.

Diş çürüğü

Plak

Plak, dişin üzerinde oluşmuş, çok yüksek miktarlarda çeşitli bakteriler içeren bir biyofilmdir.[34] Düzenli olarak uzaklaştırılmazsa, plak gingivitis gibi periodontal problemlere yol açabilir. Zamanla plak diş eti boyunca mineralize olur ve tartar oluşturur. Biyofilmi oluşturan mikroorganizmalar neredeyse tamamen ağzın çeşitli yerlerinde bulunan bakterilerden (başlıca streptokok ve anaerob bakteriler) meydana gelir.Streptococcus mutans diş çürüklerinden sorumlu en önemli bakteridir.
Ağızdaki bazı bakteriler besin kalıntılarında yaşar özellikle şeker ve nişastada. Oksijenin varlığında minedeki kalsiyumu ve fosforu çözen laktik asit üretirler. Bu süreç "demineralizasyon" olarak bilinir ve diş tahribatına yol açabilir. Tükürük (ya da salya) kademeli olarak asitleri nötralize eder ve bu genelde 5.5 olarak kabul edilen diş yüzeyindeki kritik pH seviyesinin yükselmesini sağlar. Buna "remineralizasyon" denir ve çözünmüş minerallerin mineye geri dönmesi demektir. Eğer besin alımları arasında yeteri kadar zaman varsa bu etki düşüktür ve dişler kendilerini onarabilir. Ancak tükürük bakteri tarafından üretilen asidi nötralize etmek için plağı delemez.

Çürükler (kaviteler)

Diş çürükleri (kaviteleri), dişlerin yapısına hasar veren bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalık, ağrıyadiş kaybına ve enfeksiyona yol açabilir. Diş çürüklerinin, hastalığın tunçdemir ve orta çağ ile bitmekle kalmayıp neolitik çağın öncesinde bile var olduğunu gösteren kanıtlarla birlikte uzun bir geçmişi vardır. Çürüklerin yaygınlaşmasındaki en büyük artış diyet değişimi ile ilişkilidir. Günümüzde, çürükler dünya üzerindeki en yaygın hastalıklardan biridir. Birleşik Devletler'de, diş çürükleri astımdan beş kat daha yaygın olup en yaygın kronik çocukluk hastalığıdır. Diş çürüğü vakalarında büyük bir düşüş tecrübe etmiş ülkeler hastalığın dağılımındaki kendilerine düşen küçük payı almaya devam ederler. Birleşik Devletler'deki ve Avrupa'daki çocuklar arasında, diş çürüğü vakalarının %60-80'ı nüfusun %20'sinde görülüyor.
Diş çürüğü, sükrozfruktoz ve glikoz gibi mayalanabilir karbonhidratların varlığında büyük hasar veren, belli başlı asit-üreten bakteri tiplerinden kaynaklanır. Ağızda ortaya çıkan asit seviyeleri, dişin düşük pH'lara hassas özel mineral içeriği sebebiyle dişi etkileyebilir. Diş tahribatının boyutuna göre, çeşitli tedaviler dişi uygun biçimde, işlevde ve estetikte restore etmek için kullanılabilir ancak büyük miktarlarda diş yapısını tekrar üretecek bilinen bir yöntem yoktur. Bunun yerine diş sağlığı örgütleri, diş çürüklerinden kaçınmak için düzenli ağız hijyeni ve diyet değişimleri gibi koruyucu ve önleyici tedbirleri savunuyor.

Yorumlar